Dr. Birtürk Özkavak
TTB Pratisyen Hekimler Kolu Başkanı
Bu tür yazılara başlamak ya da nereden başlanacağını tespit etmek işin en zor yanıdır. Çünkü daha baştan olumsuzluklar, sıkıntılar, düş kırıklıkları, tükenmişlik, yabancılaşma anlatılacağından var olan sıkıntının yazıya izdüşümü de öyle olur. Doğrusu Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM) üzerine yazılacak her türlü yazıda bunların hepsine bolca değinmek gerekir. Ama bizim karamsarlığı büyütmek değil güzel günleri yazmak düşlemek gibi bir görevimiz olmalı. Yine de var olan tabloyu ortaya koymaktan çekinmemeliyiz.
Aile Hekimliği Sistemi 10 yılını doldurmak üzere. Sağlıktaki yıkımın en önemli ayaklarından biri olan birinci basamağın parçalanması ve her bir parçanın hem birbirine tabi hem birbirine karşı olmasının üzerinden 10 yıl geçti. Başlangıçta anlatılan masalımsı dünya (toplum sağlığı merkezleri bu masalımsı dünyanın görünmez kara delikleriydi) çoktan çok acıtıcı gerçeklere döndü.
TSM ilk zamanlardaki kontrollü dağınıklığının plansızlığının özensizliğinin çalışanları özellikle hekimleri terbiye etmenin gizli-açık göreviyle kurgulanmasının üzerinden çok şey değişmedi. Ama bir türlü yerine oturtulamayan sistem için önemi her geçen gün daha çok kavranan bu ölçüde daha sistematik bir planlamaya alınan yapılar halinde işlevini sürdürüyor.
Sağlık Bakanlığı’nın birkaç yıl önce yeniden teşkilatlandırılması Halk sağlığı Müdürlüklerinin kurulması birinci basamağın yeniden organize edilmesi TSM’ye biçilen rolün daha belirgin hale gelmesine yol açtı.
TSM en başta adının gereklerinin hiç birini yerine getirmeyerek işini sürdürüyor. Özellikle büyükşehirlerde tam bir lojistik merkezi olarak, her gün yeni, farklı bir işi yürütmek üzere değerlendiriliyor. Aşılar, su kontrolü, evde sağlık hizmetleri cezaevleri, obozite kontrol, okul aşıları, saymakla bitmeyen diğer işler ve hepsinden daha sık ve önemli olarak geçici görev dayatmaları. Yasaya uygun olarak her ilçede bir tane olması gereken toplum sağlığı merkezleri yüzlerce küçük ilçede neredeyse sadece bir tabeladan ibaret. Ve günü kurtarmak adına günübirlik çalıştırılıyorlar. Personelin tayin edilip dağıtılması için bir depo işlevi taşıyorlar. İlk günlerde buralarda toplanmış direngen çalışma ekibi de giderek dağılmış. Yerine göreve ilk kez başlayan hekimlerin geçici ve bir çok olumsuzluğa bu amaçla katlanılan merkezleri olmuş.
Teşbihte hata olmaz derler. Tam bir ırgat pazarı. Her sabah toplanılıp bir bardak çay içerken veya bir fırt sigara çekerken bugün hangi işin hangi kişiyle nasıl yapılacağını beklemek gibi. Ya da biten bir aylık nöbet programının ardından yeni geçici görev angaryalarının tarihini ve yerini tartışmak gibi. İlk zamanlarda ülke çapında gündem olmuştu TSM’de hekimlere dayatılan geçici görevlendirmeler sürgünler. Bir cezalandırma aracı olarak kullanılan bu yöntem aslında çok hız kesmedi. Artık kanıksandı. TSM’nin aslı görevleri gibi algılanmaya başlandı desek çokta yanlış düşünmeyiz herhalde.
TSM hekim dışı diğer çalışanlar içinde çok farklı değil. Hele onlar için birde kimliksizleştirme boyutu çok daha belirgin. Yani ne hemşire hemşireliğini yapabiliyor. Ne ebe ebeliğini. Herkes her şeyi her yerde yapar durumda. Ne güzel değil mi? Tam da yöneticilerin istediği gibi olmuş.
Öte yandan aslında bir madalyanın iki yüzü olan ASM/TSM ayrımı rekabeti ötekileştirilmesi de sürdürülmeye devam ediyor. Kuşkusuz bunda ilk günlerin yoğun tepkisel döneminin izleri bulunsa da siyasi iktidarın ustalıkla izlediği politikaları bunu sürdürüyor. Çalışanların giderek artan bir kısmı bu yapay ayrımın ayırdına vararak birlikte mücadele etmeninin olanaklarını araştırırken bir kısmı iktidarla el ele sadece gündelik ayrıcalıklarının şımartılmışlıklarının devamından öte bir şey düşünmüyor.
Oysa gerçekler artık bir propaganda figürü olmaktan çoktan çıkmış canımızı yakan olgular haline gelmiştir. Yıllardır TSM çalışanlarına dayatılan angaryalar geçici görevlendirmeler nöbet adıyla ASM çalışanlarına da vurmaya başlamış, daha ileri angaryaların ayak sesleri gelmeye başlamıştır. Ücretlerdeki reel düşüşler sürmekte, esnek kuralsız keyfi çalıştırma tüm hızıyla sürmektedir. Hele bunlara eklenen örgütsüzlük-y a da yandaş sendika dernek vb örgütlenme düşünüldüğünde gidişatın tehlikeli boyutu daha görünür olmaktadır.
Sağlıkta dönüşümün ilk yıllarından sonraki günler boyunca süren duygusal bölünmüşlük ortak mücadele zeminlerini de olumsuz etkilemişti. Uzun yıllar TSM’lerin yaşadığı sıkıntıları SES ve TTB dışında (onunda yeterli olduğunu söylemek sürekli olduğunu söylemek mümkün değil) kimse dillendirmedi. Ne zaman madalyanın diğer kısmına angaryalar değmeye başladı o zaman kıyamet kopmaya başladı. Ve o zaman anlaşıldı ki angaryalar keyfiyet kuralsızlık esnek çalışma tüm sağlık emekçilerine karşıdır. Ve ancak birlikte ısrarlı bir mücadeleyle ortadan kaldırılır. Sadece kendimizi kendi grubumuzu değil tüm sağlık emekçilerinin ortak taleplerini önceleyen mücadele hattıyla başarabiliriz. Zaman ayrıştırma değil birleştirme zamanıdır. Halkımızın ve sağlık çalışanlarının ortak düşü olan halkçı bir sağlık sistemini kurmak mümkündür. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır.