Hekim İntiharları

Makale

Doç. Dr. Gülin Özdamar Ünal
Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları

İnsan hayatına dokunan, büyük sorumlulukları olan hekimlerin kişisel hayatlarında yaşadıkları zorluklar ve stres etkenleri sıklıkla göz ardı edilmektedir. Son yıllarda hem uluslararası hem de ulusal basında giderek artan sayıda bildirilen hekim intiharları tıp camiasında kaygıya yol açmaktadır. Hekimler uzun ve yoğun çalışma saatleri, aşırı iş yükü, rekabetçi çalışma ortamı, mesleki hata yapma korkusu, hasta kaybıyla başa çıkma zorlukları gibi çoğaltılabilecek daha birçok stres etmeni ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu etmenlerin bir araya gelmesi kimi zaman hekimlerin ruh sağlıklarını olumsuz olarak etkilemekte, kimi zaman da geri dönüşü olmayan acılara “hekim intiharlarına” yol açmaktadır. Hekim intiharları bireysel bir trajedi olmasının yanı sıra hekimlerin aileleri, sosyal çevreleri, sağlık sistemi ve toplum üzerinde de olumsuz etkiler yaratmaktadır. İntihar risk faktörlerinin tanımlanması, çalışma ortamlarının düzenlenmesi, ruhsal destek almalarının kolaylaştırılması, stres yönetimi, ruhsal dayanıklılık, mesleki zorluklarla mücadele konularında farkındalık eğitimlerinin düzenlenmesi, damgalanma ile mücadele hekim intiharlarını önlemeye yönelik geliştirilecek müdahalelerin temel unsurlarıdır. Bu yazıda, hekim intiharlarının nedenleri, etkileri ve önlenmesine yönelik stratejiler ele alınarak, bu önemli ancak genellikle göz ardı edilen konunun üzerinde durulacaktır.

Farklı ülkelerde yapılan çalışmalara göre genel nüfus ile karşılaştırıldığında hekimlerde intihar hızı daha yüksek gözükmektedir. Son yıllarda yapılan bir meta analiz çalışmasının verilerine göre, hekimler arasında intihar nedeniyle genel standartlaştırılmış ölüm oranının 1.44 olduğu gösterilmiştir (1). Yakın dönemde yayımlanan başka bir araştırmada İspanya’da 2005-2014 yılları arasında intihar sonucu yaşamını yitiren hekimlerin intihar hızının (ortalama %1,3) genel nüfusa (ortalama %0,8) göre anlamlı derecede yüksek olduğu ortaya konulmuştur (p=0,003) (2). Danimarka’da ulusal kayıt verilerine dayanarak yürütülen bir çalışmada hekimlerde intihar hızının çalışmaya dahil edilen 55 meslek grubuna kıyasla yüksek olduğu bulunmuştur (3). Türkiye’de özellikle hekimlerin intiharlarına yönelik geniş çaplı bir araştırma veya istatistiksel analiz yapılmış olmaması nedeniyle, bu konuda net veriler mevcut değildir. Ancak, sağlık sektöründe çalışanların ruh sağlığı sorunları ve intihar eğilimleri üzerine yapılan araştırmalar ve çalışmalar vardır. Bu çalışmalar, hekimlerin stres, iş yükü, mesleki tükenmişlik ve ruh sağlığı sorunlarıyla karşı karşıya olduklarını ve bu durumun intihar riskini artırabileceğini göstermektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yürütülen 15.000’den fazla hekimin yanıt verdiği bir anket çalışmasında erkek hekimlerin %23’ünün, kadın hekimlerin %22’sinin intihar düşüncesine sahip olduğu, erkek hekimlerin %1’inin, kadın hekimlerin %2’sinin intihar girişiminde bulunduğu saptanmıştır (4). 2020 yılına ait bir meta analiz çalışmasında 1980’den itibaren hekim intiharları ile ilgili yayınlanan makalelerin verileri incelenmiştir. Bu çalışmada genel popülasyondaki kadınlara kıyasla kadın doktorlarda intihar hızının önemli ölçüde daha yüksek olduğu ve genel popülasyondaki erkeklerle karşılaştırıldığında erkek doktorlar arasında intihar hızının ise daha düşük olduğu bulunmuştur (5). Öte yandan bir başka meta analiz çalışmasında genel popülasyonla karşılaştırıldığında erkek doktorlar için toplam intihar hızı oranı 1,41 (%95 güven aralığı (GA) 1,21-1,65), kadın doktorlar için bu oran 2,27 (%95 GA=1,90–2,73) olarak saptanmıştır (6). Kadın hekimlerde görülen intiharın nedenleri karmaşıktır ve genellikle birden fazla faktörün etkileşiminden kaynaklanır. Toplumsal roller nedeniyle birçok ülkede hâlâ çocukların bakımı, yemek, temizlik, alışveriş gibi ev içi sorumlulukların erkeklerden daha çok kadına yüklenmesi, kadın hekimlerin ev yaşamlarında denge kurmalarında zorluklara yol açabilir. Uzun çalışma saatleri, artan iş yükü, nöbetler ev içi sorumluluklarla birleşince stresi artırabilir. Çalışma ortamlarında maruz kaldıkları cinsiyet ayrımcılığı, baskı, damgalanma nedeniyle duygusal olarak zorlanabilirler. Aynı zamanda erkek meslektaşları kadar güçlü, kendine yeten, değerli olduklarını göstermek için kendileri üzerinde ek baskı yapabilirler. Tüm bu faktörler iş stresini, duygusal yükü artırarak intihar davranışlarına yol açabilir.

Bu verilerin yanı sıra, tıp uzmanlık alanları arasındaki farklılıkları da ele almak önemlidir. İntihar açısından en fazla risk altında olan hekimlerin anestezistler, psikiyatristler, pratisyen hekimler ve genel cerrahlar olduğu gösterilmiştir (1). Cerrahi branşlar arasında ortopedi, bildirilen intihar yaygınlığının en yüksek olduğu bölüm olarak saptanmıştır (7). Teoriler bu uzmanlık dallarındaki hekimlerin potansiyel olarak ölümcül ilaçlar ve uygulanma yolları hakkında bilgi ve bu ilaçlara erişim olanağına sahip olmalarının, ilgili branşlarda çalışmanın getirdiği özel stres etmenlerinin, bölümleri tercih eden hekimlerin kişilik özelliklerinin intihar riskini artırıcı faktörler olabileceğini vurgulamaktadır.

Artan yaşın hekim intiharlarında sosyodemografik risk faktörlerinden biri olduğu gösterilmiştir (5). Hekimlerin intihar yaş dağılımı genel nüfusa göre farklılık gösterebilmektedir. 2003 ile 2008 yılları arasındaki ABD Ulusal Şiddetli Ölüm Raporlama Sistemi’nden elde edilen verileri değerlendiren bir çalışmada hekimlerin hekim olmayanlara göre daha ileri yaşta olduğu saptanmıştır (8). Artan yaşın hekim intiharlarında bir risk faktörü olması çeşitli nedenlerle açıklanabilir. Uzun yıllar boyunca yoğun çalışma ortamı iş stresi ve mesleki baskıların daha da birikmesine, hekimlerin fiziksel ve duygusal olarak yıpranmasına neden olabilir. Hekimler mesleki tatminsizlik ve iş doyumu eksikliği yaşayabilirler. İlerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan sağlık sorunları ile mücadele ek strese yol açabilir. Emekli olma, meslekten ayrılma işyerinde kurdukları sosyal bağları kaybetmelerine, boşluk hissetmelerine, sosyal izolasyon yaşamalarına yol açabilir. Ayrıca bu dönemde kimlik kaybı yaşayabilirler ve yaşam amacını belirlemekte zorlanabilirler. Bu faktörler, ileri yaşın hekimler için intihar riskini artırmasına katkıda bulunabilir. Ancak, her birey farklıdır ve kişisel deneyimler ve koşullar da belirleyici olabilir.

Hekimlerin tercih ettikleri intihar araçları üzerine yapılan çalışmalar sınırlıdır. Ancak, hekimlerin intihar girişimlerinde genellikle daha ölümcül yöntemler kullanma eğiliminde olduklarına dair bazı kanıtlar bulunmaktadır. Bu, hekimlerin mesleki bilgi ve deneyimlerini kullanarak daha etkili ve ölümcül intihar yöntemlerini seçme olasılığının olduğunu göstermektedir. Örneğin, hekimlerin yüksek doz ilaç kullanarak intihar etme eğiliminde olduğu belirtilmiştir. Ölümcül araçlara erişim ve bu yöntemleri etkili bir şekilde kullanma bilgisi, hekimlerde intihar riskinin artmasının en önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca, hekimlerin intihar girişimlerinde ateşli silahlar, ası, yüksekten atlama gibi daha hızlı ve etkili yöntemleri tercih etme eğiliminde olduğu da belirtilmiştir. Tercih edilen intihar aracı cinsiyetler arasında farklılık gösterebilir. 2012-2016 yılları arasında 498 hekim intiharını inceleyen bir araştırmada kadın hekimler arasında intihar yöntemi olarak yüksek doz ilaç kullanımı ve asının, erkek hekimler arasında ise ateşli silah kullanımının daha sık tercih edildiği gösterilmiştir (9).

Hekimler de diğer meslek grupları gibi çeşitli ruhsal hastalıklara yatkın olabilirler. Genel popülasyonda olduğu gibi hekimler arasında da en sık bildirilen ruhsal hastalıklar depresyon ve anksiyete bozukluklarıdır. 18 ülkeden 17.500’den fazla asistan hekimin katıldığı 54 ayrı kesitsel ve boylamsal çalışmanın sonuçlarını derleyen bir meta analiz çalışmasına göre, incelenen ülke ve uzmanlık alanı ne olursa olsun benzer oranda (%28.8 %95 GA 25.3–32.5) depresyon semptomları olan hekim rapor edilmiştir (10). 1997 ile 2011 yılları arasındaki hekim intiharı dosya kayıtlarını inceleyen bir araştırmada olguların %66,7’sinde depresyon ve/veya intihar düşüncesi varlığı tespit edilmiştir (11). Ye ve arkadaşlarının çalışmasında depresif ruh hali (kendisi veya başkaları tarafından algılanan), zihinsel sağlık sorunları (depresyon tanısı, reçeteli antidepresan kullanımı veya antidepresanların toksikoloji raporuyla tanımlanan), genel tıbbi sağlığın kötü olması ve işle ilgili stres etkenlerinin hekim intiharları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (9). Hekim intiharlarını inceleyen başka bir sistematik derleme, meta analiz çalışmasında en sık görülen ruhsal hastalıkların depresyon ve madde bağımlılığı olduğu bildirilmiştir (5).

Ruhsal hastalıklar intihar eden hekimler için önemli bir komorbiditedir ancak postmortem toksikoloji verileri ilaç tedavisi oranlarının düşük olduğunu göstermektedir. 203’ünün hekim olduğu belirlenen 31.636 intihar vakasını inceleyen bir çalışmada toksikoloji testlerinde antipsikotikler, benzodiazepinler ve barbitüratların pozitif olma olasılığının hekimlerde hekim olmayanlara göre önemli ölçüde daha yüksek olduğu ancak antidepresanlar için bu durumun geçerli olmadığı saptanmıştır (8). Bu sonuçlar hekimlerin ruhsal destek alma olasılıklarının düşük olduğuna işaret etmektedir. Hekimler intiharlarını açıklayan başka bir faktör de tedavi ve desteğe zamanında erişimi engelleyen belirli engeller olabilir. Sınırlı sayıdaki araştırmada, ruhsal bozukluğu olan hekimler arasında yardım arama oranlarının %13 ile %36 arasında olduğu tahmin edilmektedir (12,13). Hekimlerin yaşadıkları ruhsal zorluklar nedeniyle bir psikiyatriste başvurmasının ve tedavi almasının önünde çeşitli engeller yer alabilir. Yoğun çalışma saatleri ve mesleki sorumluluklar kendi sağlıklarını ihmal etmelerine yol açabilir. Bu durum psikiyatrik sorunlarını fark edilmesi ve tedaviye yönelik adım atılmasını engelleyebilir. Hekimlik genellikle yüksek prestijli bir meslek grubu olarak görülür ve hekimlerin “güçlü” ve “dayanıklı” olmaları beklenir. Bu nedenle, hekimlerin psikiyatrik sorunlarla başa çıkmak için yardım aramaları genellikle toplumda ve meslektaşları arasında stigmatizasyona yol açabilir. Hekimlik mesleğindeki stigma ve mükemmeliyetçilik gibi faktörler, hekimlerin duygusal zorluklarını ifade etmelerini ve yardım aramalarını zorlaştırabilir. Psikiyatrik yardım aldıklarında mahremiyetlerinin ihlal edileceğinden endişe duyabilirler. Hastaları ve meslektaşlarına psikiyatrik hastalıklarını açıklamalarının güven kaybına yol açabileceğini, kariyerlerine zarar verebileceğini düşünebilirler. Bu durumlar kimi zaman hekimlerin kendi sağlık sorunları için kendi tedavilerini yönetmelerine yol açar. Hekimler, kendi kendilerine ilaç yazarak doğru tanı ve tedavi almayı erteleyebilirler. Sonuçta, altta yatan bir sağlık sorununun erken teşhisi ve uygun tedavisi geciktirebilir. Kendi kendilerine ilaç yazarak ilaçları kötüye kullanma riski altına girebilirler. Bu, reçeteli ilaçların yanlış kullanımı, doz aşımı veya bağımlılığa yol açabilir.

Yoğun iş stresi, duygusal zorlanma, düşük iş tatmini gibi faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan mesleki tükenmişlik ile hekim intiharları arasında güçlü bir bağlantı bulunmaktadır. Hasta sayısının fazla olması, muayene ve tedavi süreçlerinin yoğunluğu, acil durumlar, karmaşık olgular ve uzun çalışma saatleri gibi faktörler hekimlerin iş yükünü artırır. Hekimlerin hastalarının acılarını ve sıkıntılarını empatik olarak ele almaları duygusal yüklerini artırabilir. Mesleki tükenmişliği artıran faktörler arasında hasta ve hasta yakınları ile kurulan ilişkide yaşanılan sorunlar, hasta kaybıyla başa çıkma zorlukları, mesleki hata yapma korkusu ve rekabet ortamında çalışma yer almaktadır. Performansa dayalı sağlık hizmetleri iş stresini artırabilir. Hekimlerin bireysel performanslarına odaklanarak meslektaşları ile rekabete girmelerine ve işbirliğinin azalmasına yol açabilir. Bu durum ekip çalışmasını engelleyebilir, çalışma koşullarında akran desteğinin azalmasına yol açarak mesleki tükenmişlikle sonuçlanabilir. Meslek içi adaletsizlikler, bürokratik engeller, kariyer gelişimindeki hiyerarşik düzen, kurumlar ve branşlar arasında ücret dağılımındaki belirgin farklılıklar, maddi zorluklar, mecburi hizmet, zorunlu görevlendirmeler, yasal haklarının korunmaması, kişiler arası problemler, çaba-ödül orantısızlığı, çalışma ortamındaki adaletsizlikler, stigmatizasyon da mesleki tükenmişliğe yol açan stres kaynaklarıdır. İş arkadaşları, yöneticiler veya meslek dışı destek sistemlerinin eksikliği, hekimlerin iş stresi ve duygusal yorgunlukla başa çıkma becerilerini etkileyebilir ve mesleki tükenmişlik riskini artırabilir. Uzun çalışma saatleri ve yoğun iş yükü, kişisel zamanı ve dinlenmeyi sınırlayabilir, hekimler iş ve özel yaşam arasında dengeyi sağlamakta zorlanabilirler, bu da mesleki tükenmişliği artırabilir. Mesleki tükenmişlik, hekimlerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir; depresyona, alkol madde kullanım bozukluğuna, duygusal ve sosyal ilişkilerde bozulmalara, tıbbi hatalara, iş tatmininde azalmaya, devamsızlıklara ve iş verimliliğinde düşmeye yol açabilir ve intihar riskini artırabilir (14).

Yöneticilerin ve yetkililerin hekimlere karşı hedef gösterici olumsuz tutumları hekimlik mesleğinin itibarını zedeleyebilir. Medyanın, hekimlik mesleğine dair olumsuz haberler ve algılar oluşturması, toplumda hekimlere karşı güvensizlik duygularının artmasına ve mesleki itibarın sarsılmasına neden olabilir. Ulaşım, altyapı, ekipman ve ilaç eksikliği gibi sağlık sistemi ile ilgili sorunlar toplum tarafından hekimlere mal edilebilir. Hekimliğin kutsal bir görev olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesi hasta-hekim ilişkisinin bozulmasına yol açabilir. Bu durum hasta ve hasta yakını memnuniyetsizliğine, saygısızlığına hatta kimi zaman şiddet eylemlerine yol açabilir. Son dönemde ülkemizde hekime yönelik şiddet kaygı uyandırıcı düzeylere ulaşmıştır. Sağlıkta şiddet, hekimlerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal hastalıklara neden olabilir. Şiddete maruz kalmak hekimlerin mesleki tatminsizlik yaşamasına, iş verimliliğinin düşmesine ve hatta intihar düşünceleri geliştirmesine yol açabilir.

Hekim intiharlarını önlemeye yönelik kapsamlı bir yaklaşımın bir parçası olarak hükümet, siyasi liderler, sağlık bakanlığı, sağlık kuruluşları yöneticileri, meslek örgütleri, dernekler, akademik kurumlar, araştırma merkezleri, ruhsal destek sunan kurumlar, iş sağlığı ve güvenliği kuruluşları, medya ve kamuoyu işbirliği yapmalı ve koordineli bir şekilde çalışmalıdır. Sağlık kuruluşları, iş yükünü dengelemek, çalışma saatlerini düzenlemek ve meslektaşları arasında iş yükünü paylaşmak için uygun politikalar geliştirmelidir. Sağlık politikalarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, hekimlere karşı saygı ve güvenin artırılması için önemlidir. Ayrıca, toplumda sağlık çalışanlarına karşı daha olumlu bir algı oluşturmak için medyanın ve siyasi liderlerin sorumlu bir şekilde davranması gerekmektedir. Hekim intiharlarına yönelik kapsamlı veriler toplanarak araştırmaların yapılması, risk faktörlerinin daha iyi anlaşılmasına ve etkili önlemlerin geliştirilmesine yardımcı olabilir.

Hekim intiharlarını önlemeye yönelik çeşitli çalışmalar ve önlemler bulunmaktadır. Sağlık kuruluşlarında hekimlere destekleyici bir çalışma ortamı sağlamak son derece önemlidir. Destek programları kapsamlı olmalı, psikolojik destek hizmetleri, danışmanlık ve mentorluk programları, stres azaltma ve iş yükü yönetimi gibi eğitimleri içermelidir. İletişim becerileri ve zor hastalara müdahale eğitimleri teorik eğitimlerin yanı sıra pratik uygulamalar, gerçek hasta senaryoları, grup tartışmaları, geri bildirimler ile sürekli eğitim ve destek sağlanacak şekilde düzenlenmelidir. Bu hekimlerin hastalarla daha etkili iletişim kurmalarına, stresli durumlarla başa çıkmalarına, mesleki becerilerini artırmalarına, yeterlilik hissetmelerine, sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmalarına, ekip içi etkileşim ve aidiyet duygularının artmasına katkı sağlayabilir. Ayrıca hekimlere, stresle başa çıkma becerilerini geliştirmek, duygusal zorluklarla baş etmek ve yardım almayı teşvik etmek için ruh sağlığı eğitimleri ve farkındalık programları sunulmalıdır. Eğitimlerde depresyon, anksiyete bozukluğu, tükenmişlik sendromu, alkol-madde kötüye kullanım bozukluğu gibi yaygın görülen ruhsal hastalıkların belirtileri tanımlanmalı ve risk faktörleri hakkında bilgi verilmelidir. Ruhsal hastalıkları hakkında konuşma, tartışma, stigmatizasyon duygularının üstesinden gelme, yardım alma davranışlarını teşvik etmek için önemlidir. Kadın hekimler, iş ortamlarında maruz kaldıkları ayrımcılık, baskı ve stigma ile başa çıkmaları için desteklenmelidir. Destek grupları, eğitim programlarının yanı sıra açık iletişim kanalları aracılığıyla yaşadıkları zorluklara çözüm bulunmalıdır.

Sağlık kuruluşlarında çalışma ortamının iyileştirilmesi, rahat, temiz ve güvenli bir çalışma ortamı, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, izinlerin sağlanması, meslek içi eğitim ve gelişim olanaklarının sunulması hekimlerin iş stresini azaltabilir, motivasyonlarını artırabilir, iş ve sosyal yaşam arasında denge kurmalarına katkı sağlayabilir. Uygun personel dağılımı, tıbbi ve teknolojik ekipmanların yeterliliği ve acil durumları yönetmek için daha etkili prosedürlerin uygulanması gibi önlemleri içeren iş yükünü azaltmaya yönelik faaliyetler hekimlerin mesleki tükenmişliklerini azaltabilir. Gelir adaletsizliklerinin düzeltilmesi, sağlık çalışanlarının motivasyonunu artırabilir ve mesleki tatminsizliği azaltabilir. Adil ve dengeli bir ücretlendirme sistemi, hekimlerin kendilerini değerli, adil şekilde ödüllendirilmiş hissetmelerine, iş barışının sağlanmasına ve işyerindeki ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayabilir.

Sağlık kuruluşlarının düzenli olarak hekimlerin ruh sağlığını izlemesi ve gerektiğinde destek sağlaması önemlidir. Hekimlerde ruhsal hastalık taraması yapılması, erken teşhis, mesleki performansın ve güvenliğin korunması, kişisel ve mesleki zorlukların farkındalığı, mesleki tükenmişlik ve intihar riskinin azaltılmasına katkı sağlayabilir. Ruhsal hastalık taraması, hekimlerin bu zorluklarla başa çıkmak için ihtiyaç duyabilecekleri destek ve kaynakları belirlemeye yardımcı olabilir. Hekimlere, kendi kendilerine ilaç yazmanın risklerini ve tehlikelerini vurgulamak gerekmektedir. Özellikle intihar riski taşıyan hekimlere kriz ve acil durumlarda yapmaları ve yapmamaları gerekenler ile ilgili bilgiler verilmeli, kriz durumunda uygulayacakları stratejiler geliştirilmeli ve hızlı erişim sağlayabilecekleri kurum ve kişiler belirlenmelidir. Ayrıca, sürekli destek ve izleme programları aracılığıyla, hekimlerin ruhsal sağlık durumlarının izlenmesi ve gerekirse yardım almalarının teşvik edilmesi önemlidir.

Sonuç olarak, insan sağlığını korumak ve iyileştirmek için ant içen, kutsal görevleri olan hekimlerin intiharları sağlık sistemi, toplum ve bireyler üzerinde kaygı vericidir ve derin etkiler yaratır. Hekimlerin maruz kaldığı stres kaynakları, depresyon, mesleki tükenmişlik gibi faktörler intihar riskini arttırmaktadır. Bu sorunun çözümü için daha fazla çaba gerekmektedir. Sağlık sistemlerinin, hekimlerin ruh sağlığını desteklemek için daha etkin politikalar ve programlar geliştirmesi, mesleki stresin azaltılması ve destek hizmetlerinin güçlendirilmesi gereklidir. Ayrıca, toplumun hekimlerin ruh sağlığına duyarlılık göstermesi ve stigmatizasyonun azaltılması da önemli bir adımdır. Hekim intiharlarının azaltılması için alınması gereken önlemlerin daha fazla araştırılması ve uygulanması gerekmektedir.

Kaynaklar

  1. Dutheil, F., Aubert, C., Pereira, B., Dambrun, M., Moustafa, F., Mermillod, M., Baker, J. S., Trousselard, M., Lesage, F. X., & Navel, V. (2019). Suicide among physicians and health-care workers: A systematic review and meta-analysis. PloS one, 14(12), e0226361. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0226361
  2. Irigoyen-Otiñano, M., Castro-Herranz, S., Romero-Agüit, S., Mingote-Adán, J. C., Garrote-Díaz, J. M., Matas-Aguilera, V., López-Ordoño, G. J., Puigdevall-Ruestes, M., Alberich, S., & González-Pinto, A. (2022). Suicide among physicians: Major risk for women physicians. Psychiatry research, 310, 114441. https://doi.org/10.1016/j.psychres.2022.114441
  3. Agerbo, E., Gunnell, D., Bonde, J. P., Mortensen, P. B., & Nordentoft, M. (2007). Suicide and occupation: the impact of socio-economic, demographic and psychiatric differences. Psychological medicine, 37(8), 1131–1140. https://doi.org/10.1017/S0033291707000487
  4. Medscape National Physician Burnout & Suicide Report 2020: The Generational Divide https://www.medscape.com/slideshow/2020-lifestyle-burnout-6012460?faf=1#1 Erişim tarihi: 13.04.2024
  5. Duarte, D., El-Hagrassy, M. M., Couto, T. C. E., Gurgel, W., Fregni, F., & Correa, H. (2020). Male and Female Physician Suicidality: A Systematic Review and Meta-analysis. JAMA psychiatry, 77(6), 587–597. https://doi.org/10.1001/jamapsychiatry.2020.0011
  6. Schernhammer, E. S., & Colditz, G. A. (2004). Suicide rates among physicians: a quantitative and gender assessment (meta-analysis). The American journal of psychiatry, 161(12), 2295–2302. https://doi.org/10.1176/appi.ajp.161.12.2295
  7. Elkbuli, A., Sutherland, M., Shepherd, A., Kinslow, K., Liu, H., Ang, D., & McKenney, M. (2022). Factors Influencing US Physician and Surgeon Suicide Rates 2003 to 2017: Analysis of the CDC-National Violent Death Reporting System. Annals of surgery, 276(5), e370–e376. https://doi.org/10.1097/SLA.0000000000004575
  8. Gold, K. J., Sen, A., & Schwenk, T. L. (2013). Details on suicide among US physicians: data from the National Violent Death Reporting System. General hospital psychiatry, 35(1), 45–49. https://doi.org/10.1016/j.genhosppsych.2012.08.005
  9. Ye, G. Y., Davidson, J. E., Kim, K., & Zisook, S. (2021). Physician death by suicide in the United States: 2012-2016. Journal of psychiatric research, 134, 158–165. https://doi.org/10.1016/j.jpsychires.2020.12.064
  10. Mata, D. A., Ramos, M. A., Bansal, N., Khan, R., Guille, C., Di Angelantonio, E., & Sen, S. (2015). Prevalence of Depression and Depressive Symptoms Among Resident Physicians: A Systematic Review and Meta-analysis. JAMA, 314(22), 2373–2383. https://doi.org/10.1001/jama.2015.15845
  11. Austin, A. E., van den Heuvel, C., & Byard, R. W. (2013). Physician suicide. Journal of forensic sciences, 58 Suppl 1, S91–S93. https://doi.org/10.1111/j.1556-4029.2012.02260.x
  12. Grover, S., Dua, D., Shouan, A., Nehra, R., & Avasthi, A. (2019). Perceived stress and barriers to seeking help from mental health professionals among trainee doctors at a tertiary care centre in North India. Asian journal of psychiatry, 39, 143–149. https://doi.org/10.1016/j.ajp.2018.12.020
  13. Holmes, E. G., Connolly, A., Putnam, K. T., Penaskovic, K. M., Denniston, C. R., Clark, L. H., Rubinow, D. R., & Meltzer-Brody, S. (2017). Taking Care of Our Own: A Multispecialty Study of Resident and Program Director Perspectives on Contributors to Burnout and Potential Interventions. Academic psychiatry : the journal of the American Association of Directors of Psychiatric Residency Training and the Association for Academic Psychiatry, 41(2), 159–166. https://doi.org/10.1007/s40596-016-0590-3
  14. De Hert S. (2020). Burnout in Healthcare Workers: Prevalence, Impact and Preventative Strategies. Local and regional anesthesia, 13, 171–183. https://doi.org/10.2147/LRA.S240564

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.