Zeki Demirkubuz’un Hayat Filmi Üzerine

Gündem

Türk sinemasında 1990’lı yılların ortalarından itibaren anlatım yapısı, seyirci ile kurulan ilişki, yönetmen sinemasının belirginlik kazanması, seçilen konulardaki farklılıklar açısından yaşanan değişimi Asumen Suner, Fransız Yeni Dalga sinemasıyla bir analoji yaparak “Yeni Türk Sineması” olarak adlandırır. Yeni Türk Sineması, 1990’ların ortalarından itibaren oluşmaya başlayan evrensel kültürden beslenen, özgün filmler üreten, gişe yapamayan ve genellikle yurtiçi ve yurtdışındaki festivallerden ödüller alarak ve ülke içindeki hevesli sinema takipçilerinin çabası ile “tutunan” sinema akımıdır.

Bu yeni bağımsız sinemanın yönetmenleri arasında Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirkubuz, Reha Erdem, Kazım Öz, Handan İpekçi, Tayfun Pirselimoğlu, Pelin Esmer, Özcan Alper, Hüseyin Karabey, Mahmut Fazıl Coşkun, Emin Alper gibi sinemacılar bulunmaktadır. Üslupları farklı olan bu yönetmenlerin seçtikleri konular da farklılıklar gösterir. Zeki Demirkubuz diğer yönetmenlerden farklı olarak özellikle büyük kentlerde sıkışmış kendilerini ifade etmekte zorlanan ve gazetelerin üçüncü sayfalarını işgal eden haberlerden yola çıkarak kent insanının sorunlarını sinemasına yansıtır.

Zeki Demirkubuz’un Hayat filmi de işlediği temalar ve konusuyla Kader ve Masumiyet filmleri gibi aynı damardan besleniyor. Daha önceki filmlerinde kentlerde ki insanların daha doğrusu kadınların sorunlarını ele alan ancak daha fazla erkekleri anlatan Demirkubuz, bu sefer taşradan yola çıkarak bu sorunu irdeliyor. Diğer filmlerinde olduğu gibi senaryo sağlam gözlemlere dayanarak çok iyi yazılmış. Film toplumsal gerçekçilikten ziyade bireysel gerçeklik üzerine yoğunlaşsa da aslında anlattıkları sosyal bir gerçeklik hali. Hayat filmine kısa anekdotlarla baktığımızda şunlar görünüyor;

Süre: Filmin Zeki Demirkubuz’un diğer filmlerinden farklı bir özelliği, süresinin uzun olması. 3 saat 13 dakika olan film izleyicisini sıkmadan rahatlıkla izlettiriyor.

Konu: Kader ve Masumiyet filmleri ile aynı temada. Hayat filmi de Demirkubuz sinemasının en önemli temalarından biri olan “kader” teması üzerinden şekilleniyor. İnsanın kaderi karşısındaki çaresizliğini gözler önüne seren öyküsüyle “Hayat” aşk, sevgi, acı, pişmanlık, isyan, hüzün, kıskançlık, öfke gibi insanlık hallerini anlatan bir film. Filmin en önemli yanı çaresizlik, çıkışsızlık, takıntı, saplantı, yalnızlık, affedememe, taşranın yalnızlığı gibi temaları verirken gerçekçi olması. Filmde yönetmenin ismi yazılmasa dahi bunun bir Zeki Demirkubuz filmi olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Karakterler; filmin isminde olduğu gibi hayatın içinden çıkan son derece gerçek karakterleriyle dikkat çekmeyi başarıyor. Karakterler hayatın karmaşıklığında kendi yazgılarına sıkışıp kalmış insanlardan oluştuğundan durumlarını değiştirmek için uğraşmak yerine kaçınılmaz sona doğru ilerleyen ve bu ilerleyişi kabullenmiş kişilerden oluşuyor. Filmin kadın karakteri başrolde gözükse de, yazgısının hayatına karışan erkekler tarafından çizildiğini izliyoruz. Filmin ilk yarısında Hicran’ın, ikinci yarısında ise Rıza’nın sahnelerde görülmemesi, sadece birer kez rüyalarda görülmesi yönetmenin karakterler üzerindeki yaratıcılığını arttırıyor.

Mekân; Zeki Demirkubuz kendi döneminin yönetmenlerinin aksine İstanbul veya büyük şehir insanlarını konu alıyordu. Diğer yönetmenler taşranın sıkıntılarını veya taşrada ki aydın insanın sıkıntılarını, sorunlarını anlatırken, Demirkubuz büyük kentlerin varoşlarında yaşayan toplumun dışladığı insanların sorunlarını, yaşamlarını anlatırken bu filminde taşrada da aynı sorunların yaşandığını anlatmaya çalışmış.

İmgeler: Filmin çekirdeğini oluşturan birkaç imge var: Bunlardan biri televizyon, diğeri de sessizlik; Hicran’ın sessizliği. Televizyon ekranı ve Hicran’ın yüzü film boyunca iki yansıtan yüzey olarak karşımıza çıkıyor. Hicran’ın muhtemelen etrafındaki erkeklerin uyguladığı şiddete karşı bir direniş ya da güç olarak kurgulanmış olan sessizliği ve donuk yüzü ironik olarak bir yokluk ve boşluk haline dönüşüyor. Televizyon ekranı ise hem sinemasal olarak hem de karakterlerin kaderini yansıtan bir araç olarak kullanılıyor. Demirkubuz Kor filminde pencere ve kapı camlarını, Kader filminde aynaları yansıtma olarak kullanırken bu filminde bunu televizyon ekranı üzerinden yapıyor.

Filmin Kırılma Anları: Hayat filminin içerisinde iki ana karakterin de dönüm noktaları yüzleşmeler sayesinde oluyor. Hicran’ın uzun sekanslı ağlamaları, öğretmen Orhan’ın uzun ama bir türlü kendini ve derdini anlatamayan konuşmaları… Filmin kırılma anları da aslında bu sahneler. Çünkü yüzleşmeler bilinçaltımıza hapsettiğimiz ve içimizi çürüten sorunlar ve dertlerdir. Bu nedenle filmde yüzleşme sahneleri bizlerinde kendimizle yeniden yüzleşmemizi sağlıyor.

Kaynaklar
1- Ali İhsan Ökten. Taşraya Sıkışan Yeni Türk Sineması.
2- Haktan Kaan İçel. Kader Yazdıysa Bozsun: Hayat
3- Viktor Apalaçi. Hayat.
4- Aslı Ildır. Hayat: Gözyaşlarımızı Bitti Mi Sandın

Ali İhsan Ökten

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.