Tıp Fakültelerinde Kadavra Eksikliği ve Beden-Kadavra Bağışı Üzerine: Nasıl Yapılmalı?

Makale

Dr. Esat Adıgüzel/ Önceki dönem TAKAD Başkanı, Beden Bağışı ve Kadavra İzlem Komisyonu üyesi

Kadavra diseksiyonunun tıp ile ilgili olanlar dışında sanatçılar, düşünürler ve meraklılar tarafından yapılmasına dair bir geçmişi vardır. Açıkça fark edilmese de özünde “kadavra” kelimesi bu geçmişindeki olumsuzlukları günümüze kadar taşımaktadır. Milattan önceye uzanan süreçte ölüme mahkûm edilmiş insanların diri diri diseksiyonu (viviseksiyon) veya idam edildikten sonra yapılan diseksiyonları, günümüzde ise daha çok da kimsesiz insanların bedenlerinin tıp fakültelerine (yasal olarak) kadavra olarak teslimi, olumsuz görüşlerin kaynağını oluşturmaktadır. Bu durum insanların beden bağışında bulunmaları için gösterecekleri cesareti kırmakta, toplumun beden bağışına karşı baskısına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca inanç gereği beden bütünlüğünün bozulmaması ve ya cenazenin bir an önce toprakla buluşturulması görüşü de beden bağışı yapmayı düşünenlere ikilem yaşatmaktadır.

Bu olumsuz ortamı besleyen diğer bir gerçek ise beden bağışının nasıl ve nereye yapılacağının yanında toplumsal bilgilendirmenin de yetersiz oluşudur. Öyle ki hekimler dahi beden bağışı yapmak isteyen gönüllüleri yönlendirmekte bilgi eksikliği nedeniyle zorluk çekmektedir. Bu yazıda kısa da olsa okuyucuları beden bağışı konusunda bilgilendirmek, yaygın ancak hatalı bilgilerin doğrusunu vermek amaçlanmıştır.

Her şeyden önce beden bağışının kimin tarafından yapıldığı önemli bir konudur. Şu an yapılmakta olan hayattaki kişilere bağış için dilekçe ve ya form doldurtulması doğru gibi görünse de, asıl bağışı yapan vefat edenin ailesidir. Dolayısıyla hayattaki birinin kendini bağışlaması kanunlar çerçevesinde imkânsızdır. Bu durum organ bağışında da geçerlidir. Yani bağışçı ailedir, bağışlanan şey ise ölen kişinin bedeni ve ya organıdır. Burada akla gelecek soru “hayatta iken doldurulan formlar ve ya beyanlar ne işe yaramaktadır?”. Aşağıda açıklanacağı üzere kişinin hayattayken iki kişi şahitliğinde imzaladığı “bedenimin ölümümden sonra kadavra olarak kullanılmasına izin veriyorum” şeklinde bir beyan etik açıdan önemlidir. Günümüzde gittikçe de önemi artan etik kurallara uygun davranış şekli de bunu zorunlu kılar. Ancak uygulamada yasalar ve yönetmeliklerin öngördüğü sorumluluklar bağlayıcıdır. Yani bir ikilem durumunda ilk bakılacak yer etik değil, ilgili kanunlar olacaktır. Bu açıdan beden ve organ bağışını birlikte kurala bağlayan yasa ve yönetmelikler aşağıda özetlenmiştir.

Organ ve doku alınmasına dair 1979’da yayımlan 2238 sayılı Kanun, aynı zamanda kadavra kabulü ve kullanımı ile ilgili ilk düzenlemeyi içermektedir. Bu kanunun 3.bölümü ölüden organ ve doku alınmasını düzenlemektedir. Sadece 14. maddede kişinin bağış beyanı ile ilgili olarak “bağışlamadığına dair beyanı var ise organ doku alınamaz” denmektedir. Aksi durumda yakınlarının rızası ile bağışın yapılabileceği ifade edilmektedir. Bu maddede vücudun tamamının da bağışından bahsedilmesi, kadavra olarak da kullanıma izin verildiği anlamı taşımaktadır. Ailenin muvaffaktı ölen kişinin bağış beyanının olup olmamasından daha önemli kılınmaktadır:

 “Ölüden organ ve doku alma koşulu ve cesetlerin bilimsel araştırma için muhafazası: (1)

Madde 14 – Bir kimse sağlığında vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar için bıraktığını resmi veya yazılı bir vasiyetle belirtmemiş veya bu konudaki isteğini iki tanık huzurunda açıklamamış ise sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir.

Aksine bir vasiyet veya beyan yoksa kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir.

Ölü, sağlığında kendisinden ölümünden sonra organ veya doku alınmasına karşı olduğunu belirtmişse organ ve doku alınamaz.”

Kanuna (2238 sayılı) ilave edilen ek madde (Ek: 21/1/1982 – 2594/1 md.) kimsenin sahip çıkmadığı bedenlerin bilimsel araştırmalarda kullanılmak üzere tıp fakültelerine “verilebileceğini” ifade etmektedir. Bu madde zorunluluk içermemesi nedeni ile özellikle yataklı tedavi kurumlarında ölen ve sahip çıkılmayan bedenlerin bildirimi ne yazık ki bu kurumlardaki idarecilerin inisiyatifine bırakılmıştır:

 Ek: 21/1/1982 – 2594/1 md:  Ayrıca vücudunu ölümden sonra inceleme ve araştırma faaliyetlerinde faydalanılmak üzere vasiyet edenlerle yataklı tedavi kurumlarında ölen veya bunların morglarına getirilen ve kimsenin sahip çıkmadığı ölü muayenesi veya otopsi işlemi tamamlanmış cesetler aksine bir vasiyet olmadığı takdirde 6 aya kadar muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yüksek öğretim kurumlarına verilebilirler. Bu cesetlerin defin hususu dahil tabi olacakları işlemler Adalet, İçişleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Bu düzenlemelerle de yeterli kadavra temini sağlayamayan tıp fakültelerine sayıca artış da eklenince durum daha da kötüleşmektedir. Yurt dışından kadavra ithali olarak bilinen uygulanın önü 2014 de çıkartılan ek bir madde açılmıştır. Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinden aracı şirketler marifeti ile getirtilen kadavraların sayısı sınırlı olsa da kısa sürede etik problemleri de beraberinde getirmiştir. Özellikle özel tıp fakültelerinin tercih ettiği bu yöntemle gelen kadavraların vasiyetlerinde bulunan defin, yok etme gibi süreçler usulüne uygun olarak yerine getirilemediği için kurumlar sıkıntı yaşamıştır. Yüksek paralar ödenerek elde edilen kadavraların bir süre sonra geri verilmesi zorunluluğu, aracı şirketlerin kapanması gibi durumlar fakülteleri başka bir sorunun içine sürüklemiştir.

Sonuç olarak tıp fakültelerinde kadavra olmaksızın eğitimin yetersizliği hem öğrenci hem de öğretim elemanları tarafından kabul gören bir durumdur. Dijital ortamda sunulan atlasların, kitapların, üç boyutlu görsellerin kadavra diseksiyonu ile alınan eğitime alternatif olamayacağı da yapılan eğitim anketlerinde gösterilmiştir. Bu amaçla beden bağışı ile ilgili toplum nezdindeki olumsuz hissin giderilmesi, bağışların artırılması için Türk Anatomi ve Klinik Anatomi Derneği (TAKAD) bünyesinde tüm anatomistlerin ortak çabası devam etmektedir. Henüz kurumsallık sağlanamayan bağışçıların bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi işlevini TAKAD web sayfası üzerinden öğretim üyeleri gidermeye çalışmaktadır.

Vefat eden bir kişinin bedeninin bağışlanması için en yakın tıp fakültesinin anatomi anabilim dalına bilgi verilmesi gerekmektedir. Ülkemizde bu konuda koordinasyon eksikliği olduğu için yukarda açıklandığı üzere TAKAD web sayfasından ilan edilen telefonlara ulaşmak en kolay yoldur (http://www.anatomidernegi.org.tr/beden-bagisi-icin-ne-yapmak-lazim). Bu telefon numaralarından TAKAD bünyesinde gönüllü olarak bağışçılara yardımcı olan öğretim üyelerine ulaşmak mümkündür. Gönüllü öğretim üyeleri bağışçı aile ile bağışı alabilecek en uygun üniversite (anatomi anabilim dalı) arasındaki koordinasyonu sağlayarak bağışın en kısa sürede alınmasını sağlamaktadırlar. Beden bağışı ve saklanması konusunda her türlü bilgi için yine TAKAD bünyesinde görev alan gönüllü öğretim üyelerine ulaşılabilir. Bu konuda en büyük desteğin alanda çalışan hekimlerden geleceği açıktır.

Kaynaklar ek bilgiler:

  • 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması Aşılanması’ ve Nakli Hakkında Kanun, Resmî Gazete 03.06.1979; Ek: 21/1/1982 – 2594/1 md; Ek fıkra: 2/1/2014-6514/42 md.
  • İnsan Cesedi üzerinde Bilimsel Araştırma Yapılmasına ilişkin yönetmelik 17.06.1982 — Sayı: 17727 RESMİ GAZETE Sayfa: 9.
  • Ek: 21/1/1982 – 2594/1 md.: Ayrıca vücudunu ölümden sonra inceleme ve araştırma faaliyetlerinde faydalanılmak üzere vasiyet edenlerle yataklı tedavi kurumlarında ölen veya bunların morglarına getirilen ve kimsenin sahip çıkmadığı ölü muayenesi veya otopsi işlemi tamamlanmış cesetler aksine bir vasiyet olmadığı takdirde 6 aya kadar muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yüksek öğretim kurumlarına verilebilirler. Bu cesetlerin defin hususu dahil tabi olacakları işlemler Adalet, İçişleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
  • Ek fıkra: 2/1/2014-6514/42 md.: Tıp eğitimi için gerekli olan kadavranın yurt içinden yeteri kadar temin edilememesi hâlinde, kadavra veya kadavra parçası, soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar yoluyla ölmüş kimselerden temin edilmemiş olması kaydı ile yurt dışından temin edilebilir. Kadavra veya kadavra parçası temini ile yurt dışından kadavra temin edecek kişi veya kuruluşların yetkilendirilmesine dair usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.