Mehmet Uhri
19 Nisan Cumartesi yazar Selim İleri’yi anmak için İstanbul Tabip Odası Kadıköy büroda bir aradaydık.
Konuşmacı Deniz Durukan bizlere “insan” Selim İleri’yi anlattı, hatta hissettirdi.
Kaleme aldığı yapıtlarıyla İleri’nin Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında nasıl bir bağlaç işlevi gördüğünden de söz etti.
Eserlerinde, yaşadığı dönemi geçmişi ile birlikte kuru bir tarih anlatısından ziyade “hatırlama” gibi son derece insani biçimde aktarmaya çabaladığını, her hatırlamada olduğu gibi okuyucuları ile özel birebir anlatı oluşturabildiğini vurguladı.
Öyle ya; herkesin Selim İleri’si farklıydı. Güzel ve değerli olan da bu idi.
Esin Şenol Hocamız ise yaşadığı dönemde görsel ve algısal sınırların keskin olduğu sığ taşra burjuvazisinin sert eleştirileri ile mücadele etmek zorunda kaldığını vurguladı.
Hocamızın sayın İleri’nin böyle bir ortamda itirazını sessizce ve kararlılıkla eserleriyle ortaya koyduğu saptamasını önemli buluyorum.
Gerçekten de bazen itiraz Sketel’in sözündeki gibi; inandığı değerler uğruna gösterişsiz biçimde yaşamaya çalışmaktır.
Selim İleri’nin yapıtlarının satır aralarından da böyle bir itirazın dile gelmekte olduğuna dair pek çok örnek sunuldu.
Yazar Selim İleri’nin özellikle son dönem yapıtlarına yansıyan “Hiçbir şey değişmiyor” sıkıntı ve kaygıları Sabahattin Ali’nin “Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor” sözünü anımsattı.
Yazarın çilesi üzerine konuşurken Behçet Necatigil’in şair burçlarından ilhamla büyük yazarların yaşadığı gurbet-hasret-hikmet yolculuğunun en üretken döneminin acı çekilen “hasret” dönemi olduğu hatırlandı.
Sıkıntıyı yaşayan, hasret ile yoğrulan insan Selim İleri’nin yazar Selim İleri’yi nasıl üretken kıldığını düşündük.
İyi geldi.
Deniz Durukan’dan geleceğe bakmasını ve 50 veya 100 yıl sonra Selim İleri ve yapıtları için öngörüde bulunması rica edildiğinde Cumhuriyet dönemi yazarları arasında önemli bir isim ve dahası kendisinden önceki yazarlarla çağdaşları arasında bağlantısallığı sağlamak anlamında edebiyat tarihi açısından da önemli şahsiyet olacağı bilgisini aldık.
Nilüfer Benal ise Selim İleri’nin eserleriyle altını çizdiği gibi hatırlamak ve hatırlanmanın önemini vurgulayarak bizleri bir araya getiren TTB Dr. Ali Özyurt Kültür Sanat Edebiyat Kolu’nun sembol ismi müteveffa dostumuz Ali Özyurt’u da hatırlattı.
Bir süre sessizce onu da andık.
Ne diyelim?
Daha pek çok şey konuşuldu.
Bu da öyle bir gündü.
Emeği geçenlere yürekten teşekkürler.