Kitap İncelemesi: “Hayatımız Güzeldir” Üzerine

Kültür-Sanat

Nilüfer Benal

“Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği…”


Onurlu bir mücadelenin, incelikli dizelerin, bir şairin, bir düşünce insanının, bir aktivistin, bir aydının çağı; “bir yangın yerinde” yaşadıklarının, “yaşadıklarından öğrendiklerinin” anlatısı Hayatımız Güzeldir, Eylül 2025’te kitap raflarında yerini aldı. Okan Toygar’ın Ataol Behramoğlu ile dört yıl boyunca gerçekleştirdiği nehir söyleşinin dökümlerini içeren yapıt; klasik biyografik metinlerin sınırlarını aşarak zaman, hafıza, kimlik, toplumsal sorumluluk ve direnmek gibi kavramlar aracılığıyla hem usta şairin iç dünyasını hem de Türkiye tarihinin düşünsel dönüşümünü okuyucuya aktarıyor.

Söyleşinin biçemi, kronolojiye sıkı sıkıya bağlı olmadan dönemsellikler arasında geçişler yaparak ilerleyen diyaloglar, zamanın doğrusal akışını kırıyor, onu yalnızca geçmişten bugüne uzanan bir yaşam hikâyesi olmaktan çıkarıyor. Geçmiş, bugün ve geleceğin birbirine akıcı geçişlerle örüldüğü bir düzlemde, okuyucuya “ne, ne zaman oldu” sorusundan ziyade “neden?”, “nasıl?” ve “ne anlam taşır?” sorularıyla yüzleşme fırsatı sunuluyor.

Toygar söyleşi boyunca, Behramoğlu’nun tanıklıklarını kavramsal sorgulamalarla, eleştirel duruşla ve güncel bağlantılarla yoğuruyor. Sanat ile toplumsal sorumluluk ilişkisi, şairin siyasal kimliği, adalet, özgürlük gibi kavramların yeniden okunması gibi meseleler pek çok kez dile geliyor. Bu yaklaşım, metni salt bir anı anlatısından çıkarıyor, okurla birlikte düşünme zemini kuran bir metin haline geliyor.
Okan Toygar ile Ataol Behramoğlu’nun ilişkisi, yalnızca bir soru-yanıt söyleşisinden öte, derin bir entelektüel yakınlık, samimiyet ve sorumluluk hissi üzerine kurulu. Toygar, Behramoğlu’nun yaşam öyküsünü, düşün dünyasını ve siyasal kimliğini ortaya koymak amacıyla yıllar süren bir hazırlık yürüttüğünü, yeri geldiğinde Türk ve Dünya siyasal, toplumsal ve sanat tarihinde önemli yer tutan isimlerle olan mektuplarını titizlikle incelediğini, söyleşideki sorularını bu donanımla hazırladığını ifade ediyor. Aralarındaki ilişki, yalnızca kitap çalışmasıyla sınırlı kalmıyor. Behramoğlu’nun hayatının en kırılgan anlarından biri olan yoğun bakım sürecinde Toygar’ın yaklaşımı, dostluk ve meslek anlayışının bir yansıması haline geliyor. Behramoğlu, yaşam ve ölüm sınırındayken Toygar bir hastane odasında onun başında bir hekim sıfatıyla bekliyor; aynı anda yayımlanma evrelerine gelinmiş kitabın düzeltmelerini de sürdürüyor. Bu nedenle “Hayatımız Güzeldir”, yalnızca söyleşi zamanını değil, yaşamak uğraşını da içeriyor “bu yangın yerinde.”

Şairin yaşadığı dönüşümler, cezaevi yılları, sürgün günleri, baskı ortamları ve edebi üretim sürecinde uğradığı kırılmalar, metnin duygusal çatısını oluşturuyor. Bu anlatılar yalnızca acı ve sancı kayıtları değil; çoğu zaman direnç, umut ve yaşam sevgisiyle kenetlenmiş halde. “Hayatımız Güzeldir” başlığı salt retorik bir slogan değil, zor koşullara rağmen dünyaya bağlılık halinin metaforik ifadesi…

Kitabın adı; Yunanlı şair Yannis Ritsos’un, Behramoğlu sürgün yıllarına başlarken, adadaki evinden Atina’ya onu uğurlamaya ve yoldaşlık etmeye geldiği sırada söylediği “Hayatımız güzeldir!” sözünden alıntılanmış. Ritsos, bu ifadeyle sadece bireysel bir yaşamı değil, tüm devrimcilerin ortak mücadelesini ve direncini yüceltiyor. Bu başlık, Behramoğlu’nun yaşamını ve düşünsel dünyasını derinlemesine okuduktan sonra mânâ olarak da karşılığını buluyor.

Söyleşi telvelenirken, tabu sayılan pek çok alana cesaretle değiniliyor; etnik kimlik meseleleri, azınlıklar, ırkçılık, emperyalizm, darbeler tarihi gibi konular hem tarihsel çerçevede ele alınıyor hem de bugünün koşullarıyla ilişki kurularak yeniden okunuyor.

“Hayatımız Güzeldir” adlı eser, Behramoğlu’nun yaşamının dönüm noktalarını, bu süreçte yaşadığı güçlükleri, buna bağlı olarak şekillenen düşünsel dünyasını derinlemesine ele alıyor. Bu vesileyle Türkiye’nin toplumsal ve siyasal atmosferi de sorgulanıyor. Kitap, 1960’lı yıllardan günümüze uzanan bir perspektifle, şairin siyasal kimliğini ve bu kimliğin oluşum sürecini detaylı bir şekilde sunuyor.

Eser, Ataol Behramoğlu’nun ilk çocukluk anılarıyla başlıyor. Burada kronolojik bir anlatı olmayışına yapılan övgüyle ters düşüldüğü algısı oluşmasın. Anlatının şairin çocukluğundan başlamasının bir önemi var: Behramoğlu’nun çocukluğu, ailesinin görevleri nedeniyle farklı şehirlerde geçiyor. Bu göçebe yaşam tarzı, ona farklı kültürleri ve toplumsal yapıları gözlemleme fırsatı sunuyor; özellikle eğitim hayatında karşılaştığı zorluklar ve toplumun farklı kesimleriyle olan etkileşimleri, erken yaşlarda adaletin ve onurun ne anlama geldiğini sorgulamasına yol açıyor, adaletin sadece hukuki bir kavram değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk da olduğunu öğretiyor. Çocuk yaşta edindiği onur, adalet ve eşitlik duygusu, Behramoğlu’nun sanatına da yansıyor. Şiirlerinde, bireysel acıların ve toplumsal adaletsizliklerin, özgürlük kavramının izlerini sürerken, aynı zamanda insanın direncini ve umut ışığını da arıyor şair.

“Hayatımız Güzeldir”, bireysel bir yaşam öyküsünü anlatırken, aynı zamanda toplumsal ve siyasal bir dönemin de panoramasını çiziyor. Bu bağlamda, kitap sadece bir biyografi değil, aynı zamanda bir tarihsel analiz niteliği taşıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.