Prof. Dr. Semih Baskan
15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden sonra 669 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’nin 121. maddesi ile 25/11/1983 tarih ve 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 27/7/2016 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) dahil tüm askeri hastanelerin kapatılmasına karar vermişti.
Ankara’daki GATA’nın ismi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, İstanbul’daki GATA Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin ismi ise Sultan 2. Abdülhamit Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne dönüştürülmüştü. Bu hastaneler bugün Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastaneleri olarak görev yapmaktadırlar.
Askeri hastanelerde görev yapan sayıları 2043 olan harp cerrahları ile askeri tabipler, sağlık astsubayları ve askeri hemşireler sivilleştirilerek devlet hastanelerine gönderildiler. Milli Savunma Bakan Yardımcısı Şuay Alpay, 12 Temmuz 2020 tarihinde yaptığı açıklamada “2043 olan askeri cerrah sayımız 347’ye düştü. Çok vahim durumdayız” demişti.
Bugün dünyadaki çağdaş ülkelerdeki orduların askeri hastanelerinin durumlarına göz atacak olursak, örneğin bugün ordusunda 34 bin askeri bulunan Avusturya’da tam teşekküllü 3 askeri hastane, Almanya’da 185 bin asker için 5 askeri hastane, Fransa’da 279 bin askerin bulunduğu orduda 8 askeri hastane bulunmaktadır.
Bunlara ilaveten dost ve kardeş ülkeler olan İsveç, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerde de askeri hastaneler ve askeri cerrahlar bulunmaktadır.
GATA ve askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na devri ile askeri hekimliğin deneyimleri oradan kaldırılmıştır. Bu hastanelerin faal olarak hizmet verdikleri dönemlerde ihtiyaç halinde sahaya gönderilen tecrübeli ve alanlarında yetkin ekipleri ile hızlıca ilk müdahale, değerlendirme ve transferlerin yapılabildiği mükemmel bir sistem yok edilmiştir.
Askeri doktor ihtiyaçları, sahra hastaneleri açılarak işletilmeleri gibi hususlardaki eksiklikler deprem bölgelerinde de fazlası ile de hissedilmektedir. Eğer deprem bölgelerinde askeri hastaneler açık olsa ve yeterli sayıda askeri doktor bulunsa idi sağlık hizmetleri bu hastaneler aracılığı ile kesinlikle çok daha farklı boyutlarda yapılabilirdi.
Dünyanın önemli ordularının tamamında yukarıda örneklerini verdiğimiz gibi kendilerine bağlı askeri hastaneleri ve buralarda görev yapan askeri doktorları var iken, etrafı ateş çemberi ile sarılmış bulunan ve sürekli olarak terör ile mücadele eden dünyanın en büyük ordularından biri sayılan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı bir askeri sağlık sisteminin bulunmaması kanımızca çok büyük bir eksikliktir.
Sonuçta askeri hastanelerin yeniden açılacağı söylemlerine rağmen henüz somut bir adım atılamamıştır. Milli Savunma Komisyon Başkanı Hulusi Akar, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamada “Sadece Mehmetçiğin değil, aynı zamanda onların anne, baba ve bakmakta yükümlü oldukları kişiler ile de alakalı sağlık hizmeti verilmesi bizler için bir amaçtır. Bu bakımdan da çalışmalarımızı bir bütün halinde bunları gerçekleştirmeye çalışıyoruz” demiştir.
Eski özlediğimiz günlere ve sisteme dönmek ortak dileğimizdir.